Konya çok eski bir yerleşim merkezidir. M.Ö. 6000-5000 yıllarında burada yerleşme merkezi kurulduğu araştırmalarla anlaşılmıştır. Konya târih sahnesine ise M.Ö. 1400-1200 arasında Hitit İmparatorluğunun bir bölgesi olarak girmiştir. Hititler iç savaş ve bölücü faaliyetlerle yıkılınca Konya sırası ile Frikyalılar, sonra Lidyalıların, Kimmerlerin hâkimiyeti altına girmiştir. M.Ö. 6. asırda Anadolu’nun büyük kısmı gibi bu bölge de Persler tarafından istilâ edilmiştir. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralıİskender Anadolu’yu alıp, İran’a geçti. Pers İmparatorluğunu yıktı. İskender’in ölümü üzerine, kurduğu İmparatorluk generalleri arasında paylaşılmıştı. Konya bölgesi, bu paylaşmada Asya “Selevkoslar” Devletinin payına düştü. Selevkoslar burada uzun müddet hâkimiyet kuramamış “Kapadokya Krallığı” sonra da Bergama Krallığı, M.Ö. 233-133 yılları arasında bölgeye hâkim olmuştur.
Kategori: Tarihçeler
-

Efes Tarihi ve Gezilecek Yerler
Sitemize geldiginiz ve tatil yapacagınız yeri belirleme aşamasındasınız. Kuşadasında kaldıgınız taktirde bir artısıda bu tarz antik kentlere çok yakın olmasıdır. Eger Bodrum’da kalırsanız hem maddi konuda cok zora girersiniz hemde bu tarz antik kentlerden biraz daha uzaklaşırsınız. Kuşadasından 10 KM kadar uzaklıkta olan Efese şehir merkezinden 3,5 YTL ( 2 Euro ) gibi bir fiyatla dolmuşa binerek gidebilirsiniz. Efes’in tarihi özelliklerini aşagıdaki bölümde yazıyor. Zaten Medya dan haşır neşir oldugunuz Efes kuşadasında kaldıgınız otelden bir adım uzakta…
-

Ege Bölgesi Özellikleri
Bu konu “Ege Bölgesi Özellikleri” için ünlü sözlük WikiPedia’dan yaralanılarak hazırlanmıştır. Bu güzel derleme ve değerli bilgiler için teşekkürler WikiPedia.
Ege Denizi’nin yerinde eskiden Ege karası bulunmaktaydı. Bu kara parçasının çökmesi sonucunda bugünkü adalar ve yarımadalar meydana geldi. Bölge dağları kıyıya dik uzandığı için kıyı girintili-çıkıntılı olan Enine Kıyı Tipidir. Kıyıda birçok körfez, koy, yarımada ve buruna rastlanır. Edremit, Çandarlı, İzmir, Kuşadası, Güllük, Gökova başlıca körfezleridir. Reşadiye, Bozburun, Dilek ve İzmir – Karaburun başlıca yarımadalarıdır. Ege kıyıları girintili-çıkıntılı olduğu için Ege Bölgesi Türkiye’nin en uzun kıyı şeridine sahip bölgesidir.
-

Didim Tarihçesi ve Tarihi Yerleri
Milat’tan önceki yıllarda yaşayan insanlar büyü, fal gibi şeylere çok inanırlardı. Bu inançları onların yaşamlarını yönlendiren en büyük faktördü. Dinsel duyarlılıkları karışık ve değişikti. Kendilerince her yararlı ve güzel şeyin ayrı bir tanrısı olduğu var sayılırdı. Örneğin; Deniz Tanrısı Poseiden, aşk tanrısı Eros, Şarap Tanrısı Baküs “Dionysos”, Işık ve Güneş Tanrısı Apollon gibi. Bu inançtaki insanlar genel olarak Ege Denizi çevresinde yaşıyorlardı. O günkü koşullarda ticaret ve kültürde, sanatta bir hayli gelişmişlerdi.
-

Çeşme Tarihçesi
İlk çağda CYSSUS adıyla bilinen Çeşme, Anadolu’nun Batı kıyısında MÖ.1000 yıllarında tahmin edilen 12 İyonya kentinden biri olan Erythrai (ERİTRE)’ nin Ildırı İskelesiydi. Bu nedenle Çeşme’ nin tarihi ile bir arada ele alınması gerekir. Bugün arkeolojik ve turistik yönden büyük önem taşıyan ERİTRE, MÖ.7. ve 8. Yüzyıllarda büyük bir iktisadi güce sahip olmuştur. Bu dönemde kent, Doğu Akdeniz ve özellikle Kıbrıs ile ticari ilişkilerde bulunuyor ve (CHIOS) -SAKIZ adası ile birlikte esir ve şarap ticaretini elinde tutuyordu. ERİTRE, önce LYDIA (LİDYA),sonradan perslerin saldırısına uğrayıp büyük ölçüde zarar görmüş,MÖ.14.yüzyılda ise yeniden zengin bir devlet olmuştur. MÖ.2.yüzyılda kent , Bergama krallığına ,daha sonra da Roma İmparatorluğuna bağlanmıştır. Romalılar zamanında Çeşme yöresi CYSSUS adını almıştır.Roma imparatorluğu ikiye bölününce Bizans topraklarında kalan ERİTRE,önemini kaybetmiş,özellikle Put’a ve çok Tanrılı dinlere karşı olan inancın güçlendiği dönemde,kentteki antik yapıların çoğu yıkılıp yakılmıştır.
Ortaçağda Bizans İmparatorluğu’na bağlı olan ERİTRE ve Çeşme Yöresi ilk olarak ÇAKA BEY zamanında Türklerin eline geçmiştir.M.S. 1081 de Birinci Kılıçaslanın kayınbabası ÇAKA BEY tarafından Selçuklular devrinde KLOZEMENE yarımadası ele geçirilmiştir. Osmanlılar zamanında Yıldırım Beyazıt tarafından yeniden Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanan kent 1402 Ankara Savaşından sonra Timur tarafından tekrar Aydınoğullarına bağlanmış,1422 yılında yeniden Osmanlılara geçmiştir. Birinci Dünya Savaşından sonra yurdumuzun paylaşılmasıyla Çeşme Yunanlılar tarfından işgal edilmiş,fakat Kurtuluş Savaşı’nda,Fahrettin Altay Paşa birlikleri tarafından,16 Eylül 1922’de düşman işgalinden kurtarılmıştır. İlçenin adından da anlaşılacağı gibi birçok tarihi çeşme’yi bünyesinde barındırmaktadır.
ÇEŞME TARİHİNDE ÜNLÜ KİŞİLER ÇAKA BEY

1071 yılında Aandolu`yu yurt haline getirme girişimlerine başlayan Türkmen Beylerinden olan ÇAKA BEY . Batı Anadolu`nun fethi sırasında 1078-1081 yılları arasında, Bizans Komutanlarından Kabalika Alexandros ile yaptığı muharebede yenik düşmüştür. Alexandros esir aldığı bu büyük kumandanın zekasına ve cesaretine hayran olmuş, kendisini imparator BATANCIATES`in sarayına göndermiştir. ÇAKA BEY`in saygıdeğer ve kibar bir soydan oluşu, tavır ve hareketlerinden anlaşılmaktaydı. B uimparatorun dikkatini çekmiş ve ona diğer esirlerinden farklı olarak çok özel bazı haklar tanımıştır.
1081 yılında Bizans İmparatorluğu`na Aleksios 1.in geçmesi üzerine eski durumu sarsılan ÇAKA BEY, saraydan kaçarak EGE sahillerine yerleşmiş ve kuvvetli bir ordu kurmuştur. ÇAKA BEY daha sonra İzmir`i fethetmiş ve bir müddet sonra da burada beyliğini kurmuştur. Sarayda bulunduğu sürede, İç Anadolu`nun diğer Türk Beyliklerince işgal edildiğini öğrenen Çaka Bey, Ege adaları dahil olmak üzere, beyliğini genişletmeye karar vermiştir. Böylece ilk Türk donanmasını kurmuştur. Donanmayı ilk ele geçirdiği şehir Foça`dır. Daha sonra sırasıyla Midilli ve Sakız adaları ele geçirilmiştir. Bu arada Bizans İmparatorluğu, vakit geçirmeden donanmasını Çaka Bey`in üzerine yollamış ve tarihe Türklerin yaptığı ilk deniz muharebesi olarak geçen bu savaşı büyük komutan zaferle noktalamıştır. Tarihe “Koyun Adaları Deniz Savaşı” olarak geçen bu savaş, aynı zamanda ilk deniz savaş taktiğinin uygulandığı bir savaştır. Artık Çaka Bey, bazı önemli adaları, İzmir`den Çanakkaleye kadar olan yerleri Bizansın Trakya kısmını ele geçirecekti. Bunun üzerine büyük bir donanma meydana getiren Çaka Bey, ilk etapta Edremit`i ve Çanakkale bölgesini ele geçirmiş, bu suretle Boğaz bölgesine hakim olarak karşı yakaya geçmeyi ve Trakya`yı ele geçirerek İstanbul`u fethetmeyi tasarlamıştı. Bu tehlike karşısında Bizans İmparatoru İznik Beyi Kılıç Aslan`la bir anlaşma yaparak denizden ve karadan Çaka Bey`in elinde bulunan Abydos`u kuşattı. Damadı olan Kılıç Aslan`ın bu ihanetini hiç beklemeyen Çaka Bey, Kılıç Aslan`la anlaşmayı savaştan daha yeğ buldu ve görüşme isteği Kılıç Aslan tarafından kabul edildi. Anlaşma gerçekleşti, ancak akşam, şerefine verilen ziyafette aşırı alkol almaya teşvik edilen Çaka Bey, bir gaflet anında Kılıç Aslan tarafından öldürüldü.
CEZAYİRLİ HASAN PAŞA
Hasan Paşa 1720`de Gelibolu`da doğdu. Gelibolulu tüccar Hacı Muhammed Efendi`nin kölesi idi. Sonradan efendisi tarafından azad edilen Hasan Paşa, onun verdiği bir miktar sermaye ile, yiğitlerin şöhretini duyduğu Cezayir`e gitmek için yola çıkmış, ancak yolda gemileri yabancı bir gemiye rampa edince Hasan Paşa, çok genç olmasına rağmen düşman gemisine sıçrayıp büyük bir cesaretle cenge katılmıştı. Geminin mürettabatından onbeş kadarını tek başına ölddürdükten sonra, diğerlerini geminin ambar ve kamarasına kapatarak gemiyi ele geçirmişti. Hasan Paşa`nın bu cesareti o zamanın Cezayir dayısı tarafından pek takdir edildiğinden, gemi kendisine verilerek Dayılar arasına katılmıştır. Kısa zamanda şöhrete ulaşarak Tlemsen Beyi olan Hasan Paşa, Cezayir`deki dayıların hasetliğine maruz kalıp, hayati tehlikeye düştüğünden İspanya`ya geçmiştir. Oradan da İstanbul`a geçmiştir. Hasan Paşa, Cezayir`e gitmeden önce yeniçeri ocağına yazılmış ve Belgrad seferinde büyük başarılar göstermiştir.
Kendisi denizciliği ile meşhur olduğundan kaptanlar sınıfına alınarak, bir de gemi verilmiştir. 1770`de MİR-İ MİRANLIK payesi verilerek kaptan olmuş ve Limni adasını Hırıstiyanlardan alıp “GAZİ” ünvanını almıştır. Aynı sene içinde vezir olan Hasan Paşa, Kaptan-ı Derya tayin olmuştur. Daha sonra boğaz muhafızı, sonra da Anadolu eyaleti ve Rusçuk Seraskeri oldu. 1786`da Sadaret kaymakamı olan Hasan Paşa, iki sene sonra Kaptan-ı Deryalıktan azledildi. Hasan Paşa Kaptan-ı Derya olduğu senelerde 1768 Türk-Rus harbi baş göstermişti. Rusların Akdenize gönderdikleri Baltık donanması önce Osmanlı donanmasıyla çarpışmış, ama bu çarpışmada kesin sonuç alınamamıştı. Ege kıyılarına yakın KOYUN ADALARI civarında yapılan ikinci bir savaşta asıl muharebe Hasan Paşa`nın kalyonu ile Rus Amirali Sipiridov`un gemisi arasında olmuştur.
Hasan Paşa ile otuz kadar yiğit Rus gemisine geçmiştir. Düşman gemisinde yapılan kahramanca çarpışma esnasında yaralanan Hasan Paşa, tekrar kendi gemisine geçmiştir. Bu beklenmeyen baskın ile şaşkına dönen Moskoflar telaşa kapılarak kendi cephaneliklerini ateşlemişler, ateş Türk gemisine de sıçrayınca her iki gemi de yanmaya başlamıştı. Türk yiğitleri de kıyıdan gönderilen bir kayıkla kurtarılmışlardı. Hasan Paşa`ya gösterdiği kahramanlık sebebiyle kendisine Kaptanlık ve Beylerbeyliği verilmiştir. Hasan Paşa`nın ikinci Kaptan-ı Deryalığı 15 yıl sürdü. Bu süre içinde pek büyük hizmetlerde bulunan Hasan Paşa, Suriye ve Irak`ta başgösteren Tahir Ömer isyanını bastırmış, daha sonra 1787 Rus-Avusturya harbinde Yılan Adası savaşına katılıp, Rus donanmasını mağlup etmiştir. Ertesi yıl İsmail önünde de Rusları hezimete uğratarak başarı kazanmış, bu başarısı üzerine Sadrazamlık payesi verilmiştir. Hasan Paşa`nın bu görevi 3 ay sürmüştür; 1790 senesinde vefat etmiştir. Hasan Paşa, yürüttüğü devlet hizmetleri yanında birçok hayır eserleri de bırakmıştır. İstanbul tersanesinde bir kışla yaptıran Hasan Paşa, Midilli`ye çeşmeler yaptırdı. Bakla`da yine çeşme, Vizne`de cami, hama ve üç çeşme, Midilli`de Paşa köşkü ve büyük mermer havuz ve Limni, Sakız, İstanköy adalarında çeşmeler yaptırdı. Hasan Paşa`nın en büyük özelliği, kendisine alıştırdığı bir aslanı daima yanında gezdirmesiydi.
ÇEŞME GELENEK VE GÖRENEKLER
NİŞAN BALIĞI :
Nişan yapacak olan oğlan evi tarafından büyük bir balık avlanır.Bu balık iri bir çipura,sinavrit veya levrek olabilir.Balık oğlan evi tarafından süslenir,balığın üstüne parlak kağıtlarla kız ve oğlanın isimlerinin baş harfleri çeşitli motiflerle işlenir.Süslenen balık bir tepsiye konur törenle kız evine gönderilir.Kız evi de bunu pişirir ve bir parçasını oğlan evine gönderir.ŞEKER İŞİ :
Nişanlanan kız evi tarafından yapılır.Un kurabiyesine benzeyen,fakat çok zahmetli olan ve pahalıya mal olan şeker işi,nişanda ve nişandan sonra,önce oğlan evine,sonra tebriğe gelen misafirlere ikram edilir. Şeker evinin güzel olması kız evinin övünç kaynağıdır.TESTİ KIRMA :
Eskiden düğünlerde,sünnetlerde oynayan kişinin şerefine yere vurularak testi kırılırdı. Çeşme’de özel olarak testi satan dükkanlar mevcuttu.Bir kişi oynarken kırılan testinin fazlalığı,o kişinin itibarını ve oyun gücünü gösterirdi.BAZİNA :
Yaz günleri tütün kırımlarından sonra aileler tarafından düzenlenen yemek şölenidir. Davetliler bu davete tahta kaşıklarını alarak giderler.Hamur işi,bamya,kıyma ile yapılan bu özel yemek yendikten sonra,başka bir Bazina günü için tarih tespit edilir. -

Kuşadası Tarihi
Kuşadası Türkiye’nin tatil ve dinlenme yerleri arasinda en önemlilerinden biri konumumda olup pariltili bir körfezin sahilleri etrafinda kurulmus sevimli bir liman kentidir. Kademe kademe inerek Ege’nin en güzel koyuna hakim olan ilçe, gerek altyapi imkanlari gerekse Kruvaziyer gemilerine verdigi servis agi nedeniyle gelen yolcu sayisi bakimindan Ege’nin en gözde turistik merkezi konumundadir.
Efes, Didim, Priene, Milet gibi antik yerlere olan yakinligindan dolayi ise Ege Sahilinde rakipsiz bir turistik merkez haline gelmistir. Kusadasi’nin bir diger önemli özelligi ise her yastan insanin rahatlikla gezebilecegi kolaylikta bir merkez olmasidir. Efes, Meryem Ana ve diger tarihi mekanlari içeren bir tur yaklasik 5 saat sürer.
-

Selçuk Genel Bakış
GEZİYORUM
Hem tarih hazinesi, hem de doğa cenneti Selçuk;
Yolculuğumuz Ege’nin kültür ve sanat merkezlerinden biri olan Selçuk’a. Ülkemize gelen turistlerin büyük bir bölümünün görmeden geçmedikleri, gerçek bir tarih hazinesi Selçuk. Efes Antik Kenti, Efes Müzesi, Saint Jean Kilisesi, Artemis Tapınağı, İsabey Camii, Selçuk Kalesi, Meryem Ana ve Yedi Uyurlar gibi tarihi güzellikler, İzmir’in bu şirin ilçesini dört mevsim ziyaret edilebilecek bir turistik merkez konumuna getiriyor.Selçuk gezimize, Efes Antik Kenti’nden başlıyoruz. Bir zamanlar liman kenti olan, ancak Menderes nehrinin taşıdığım alüvyonlarla denizden
uzaklaşan ve Selçuk-Kuşadası yolunun başında bulunan Efes’e anayoldan bir kilometre içeri girerek ulaşılıyor. Kentin bir başka giriş kapısı ise Meryem Ana’ya çıkan yol üzerinde bulunuyor. Efes Antik Kenti’nde geziye kapalı olan liman caddesi dışında, kentik büyük bir bölümü gezilebiliyor.Kuruluşunda bir Yunan şehri olan Efes, daha sonra Lidya, Pers gibi kavimlerin istilalarına uğrayarak uzun süre Roma kenti olmuş ve dönemini Bizans şehri olarak kapatmış. Bugün görülen eserler arasında Roma dönemine ait olanlar oldukça fazla. -

Bodrum Tarihçesi
Halikarnassos‘ta (Bodrum‘un eski adı) M.Ö. 484 yılında doğan ve “Tarihin Babası” olarak bilinen HEREDOT‘a göre Bodrum Dor‘lar tarafından kurulmuştur. Daha sonra Karya ve Leleg‘ler bu bölgeye yerleşmişlerdir. M.Ö.650 yılında Megeralılar gelerek şehri genişletmişler adını da Halikarnassos olarak değiştirmişlerdir. Bodrum M.Ö. 386 yılında Persler‘in egemenliğine girmiştir.
Halikarnassos en parlak devrini M.Ö. 353 yılında Karya bölgesinin başkenti olunca yaşamıştır. Dünyanın yedi harikasından biri olan Mausoleum bu dönemde Kral Mausolos‘un anısına kızkardeşi ve aynı zamanda karısı olan Artemisia tarafından yaptırılmıştır.
